[ads1]Aile Hekimliği sistemi, gelişmiş ülkelerin çoğunda uygulanıyor. Genel olarak çocuk, genç ve yaşlı tüm bireylere hem koruyucu hem de tedavi edici sağlık hizmetlerinin sağlıklı bir biçimde sunulması için kurulmuş olan bir tıp uzmanlık dalıdır. Aile Hekimleri; kadın hastalıklarından iç hastalıklara, çocuk sağlığından genel cerrahiye, psikiyatriden kalp hastalıklarına kadar tecrübe ve bilgi sahibidirler. İlk müdahaleyi ve teşhis için doğru yönlendirme yapabilirler. Bu dalda eğitim görmüş tıp doktorları, bazı ülkelerde aile hekimliği uzmanı, bazı ülkelerde ise genel pratisyen olarak adlandırılıyor. Aile hekimleri; sorumlu oldukları hastalarında yaş, cinsiyet, organ ya da vücut sistemi ayırımı yapmamakla görevlidir.
Aile hekimi olabilmek için, tıp fakültesinden mezun olunması ve temel tıp eğitiminden sonra birinci basamak hekimi olabilmek için ek bir eğitim gerekmektedir. Bu eğitimin Türkiye’de en az 3 yıl sürmektedir.
Artık Türkiye’de aile hekimliği eğitimi almamış, sadece tıp fakültesi mezunu olan tıp doktorları birinci basamak hekimler olarak çalışmaktadırlar. Bu uygulama gelişmiş ülkelerdeki uygulamalar örnek alınarak Türkiye’ye uyarlanmıştır. Aile hekimliğinin en büyük getirilerinden birinin doktor randevusu konusunda büyük kolaylıklar sağlıyor olduğu belirtiliyor. Çünkü aile hekimliği sayesinde hastalar, eğer gerek varsa, hangi bölümden ve doktordan randevu almaları gerektiğini aile hekimlerinin yönlendirmesi ile hallediyorlar.
Aile hekimliği Türkiye’de 2002 yılında başlatılan sağlıkta dönüşüm adındaki reform süreci içinde ele alındı. Bu reform hareketleri çerçevesinde, sahada çalışan hekimlerin aile doktoruna dönüştürülmesi çalışmaları başlatıldı. Bu nedenle de belirli uyum eğitimleri verilmektedir.
Öte yandan uyum eğitimlerinin, aile hekimliği uzmanlık eğitimine eşdeğer olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusu haline geldi. İki eğitimin denklikleri karşılaştırılır. Genel kanı, tıp fakültesi mezunu bir doktorun, birinci basamak hekimliği için yeterli olmadığı ve yıllar süren bir ek eğitim alması gerekmekteği yönündedir. Örneğin ne aile hekimliği, ne de İtalyan Hastanesi gibi uzman doktorlar barındıran hastaneler için bu eğitim yeterli görülmez. Tıp fakültelerinin eğitsel amaçları konusunda bir uzlaşı, ne yazık ki mevcut değildir. Dünyadaki genel kanı da temel tıp eğitiminin birinci basamak hekimlik için yeterli olmadığı yönünde. Türkiye’de aile hekimliği yeni uygulamaya girmesi bakımından ve gelecek vaad etmesi bakımından; bu gibi karmaşaların ortadan kaldırılması ve bu sistemin en uygun şekilde uygulanması hedefleniyor.